Geçen yıl konut balonu patlayınca Wall Street sanayi-öncesi bir ekonomiye dönme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında önde gelen birçok finans yorumcusu erimeden dolayı açığa satış yapanları suçlamaya başladı. Finans sektörünün temellerinin aslında sağlam olduğunu öne sürdüler. Tek sorun, açığa satış yapan kötü oyuncuların Bear Stearns, Fannie Mae, Freddie Mac, AIG ve diğerlerinin hisselerinin üzerine sifon çekmek için bir araya gelmiş olmalarıydı. Bu feveranlara yanıt olarak Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu, mali hisselerin açığa satılmasını sınırlandıracak adımlar attı.

Geriye dönüp bakıldığında sorunun açığa satılan hisseler olmadığı ortadadır. Sorun bu kurumları yöneten hödüklerin dünya tarihinin en büyük varlık balonunu bir şekilde görememesidir. Çok büyük bahisler oynayıp kaybetmiş ve sonuçta şirketlerini iflasa sürüklemişlerdir.

Aslında açığa satış yapanlar, söz konusu şirketlerin kötü mali durumlarına dikkat çekerek değerli bir kamu hizmeti yapmaktadırlar. FED Başkanı Ben Bernanke ve Hazine Müsteşarı Henry Paulson’ın her şeyin iyi olduğunda ısrar ettiği ve tahvil derecelendirme şirketlerinin gördükleri her bir kâğıt parçasına yatırım notu dağıttıkları bir zamanda açığa satış yapanlar halka kıyametin kopmak üzere olduğunu söylüyorlardı. Ve tabi ki de haklıydılar.

Bu hikâyede açığa satanların oynadıkları pozitif rol yeterince değerlendirilmemiştir. Gerçekte spekülatif oyuna son veren kişiler onlardı. Açığa hisse senedi satmanın yanı sıra tahvilleri boşaltarak ve hasta mali devlerin borçlarına karşılık olarak kredi riski swap’ı (credit default swap) satın alarak bu şirketlerin izledikleri yola devam etmelerini imkansız hale getirmişlerdir.

Şüphesiz açığa satışa yapanların derdi kamu hizmeti yapmak değildi. Onlar para kazanmaya çalışıyorlardı. Ancak kendi kazançlarının peşinde koşarken FED’in yapmadığını yaptılar: konut balonunun tehlikeli bir şekilde şişmesine son verdiler.

Bunu anlamak önemlidir çünkü olaylar geçen yıl açığa satış yapanları tamamen haklı çıkarmış olsa bile adları kötü anılmaya devam edilmektedir. Açığa satış sık sık hisse senedi manipülasyonuyla (piyasaları harekete geçirmek için maksatlı olarak belirli bir yönde alım-satım yapmak) karıştırılmaktadır.

Hisse senedi manipülasyonu yasa dışıdır ve cezalandırılması gerekir fakat açığa satış yapanların, elinde hisse senedi bulunduranlara göre daha fazla manipülasyon yaptığını düşünmemize dair bir neden bulunmamaktadır. Bir başka deyişle büyük tüccarların [İng.tader] hisse senedi fiyatlarını manipüle etmek için satın almaktan çok açığa satış yolunu seçtiklerine inanmamız için hiç bir neden yoktur. Bu sadece bir boş inançtır. Aşırı-değerli hisse senedi artık düşük-değerli hisse senedinden daha fazla istenir bir şey değil. Bir hissenin fiyatını manipülasyon yoluyla şişiren bir tüccar ne kadar zarar veriyorsa manipülasyon yaparak hissenin değerini düşüren bir tüccar da o kadar zarar veriyordur. Açığa satışın ekonomisi açısından söz konusu olan yalnızca açığa satanların imajı değildir. Bernanke, Paulson ve Geithner tayfası tarafından yürütülen banka kurtarma operasyonlarının bir sonucu da finans devlerinin hisselerini açığa satmanın tehlikeli bir iş haline gelmiş olmasıdır. Bu dev yaratıkları ayakta tutmak için vergi verenlerin paralarını kullanarak Citigroup, Goldman ve diğerleri üzerinde iddia oynamayı çok daha fazla riskli hale getirmişlerdir.

Bu kurtarma operasyonlarının bir sonucu olarak eğer bir tüccar, Goldman defterlerini kötü bahislerle doldurmuş ya da JP Morgan ticari gayrimenkulde darbe yiyecek bir pozisyon almış olsa bile, Bernanke ve Geithner’in onlara zararlarını kapatmak ihtiyaç duydukları nakiti verme olasılığı olduğu için şirketin hisselerini açığa satmak istemeyebilirler. Bu, kurtarmayla yaratılan ahlaki tehlike probleminin bir başka yönüdür ve bir başka tehlikeli balonu önleyecek veya onu sınırlandıracak az sayıdaki piyasa mekanizmasını baltalamaya yardımcı olacaktır.

Lehman’ın batışı ülkenin finansal sistemini uçurumun kenarına getirdiğinde hükümetin iki kaygısı vardı. Biri, ekonomiye hasarı sınırlandırmak için mali sistemi işler halde tutmak, diğeri ise büyük bankaların ve onların üst yönetimlerinin çıkarlarını korumaktı. Ülkenin bu kliğin servetini ve gücünü korumak için bir nedeni yoktu: başımıza bu felaketi getiren bu insanlardır.

Ne yazık ki FED ve Hazine büyük bankaları korumaya odaklandı. Sonuç olarak, bankalar hâlâ muazzam şekilde zengin olan insanlar tarafından yönetilmektedir ve gelecekte spekülatif balonları desteklemek için muhtemelen daha iyi konumlanmış durumda olacaklardır. Spekülatif fazla oluştuğunda devreye girecek olan açığa satış yapmak gibi piyasa güçleri ise her zamankinden daha zayıf durumdadır.