Barış için akademisyenler girişimi, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Beyoğlu Cezayir restoran toplantı salonunda basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Esra Mungan, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bülent Küçük, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman ve Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kerem Saysel katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Esra Mungan, Türkiye genelinde 50'nin üzerinde üniversiteden 305 akademisyenin 'Barış için akademisyenlerden çağrı' başlıklı iki sayfalık metin için imza attığını söyledi.
Mungan, sayının dünyada akademik olarak bir ilk olduğunu belirterek, "Çünkü metinler genelde ihtiyatla kaleme alınır. Biz barış için akademisyenler girişimi olarak bir araya geldik. Daha barış süreci başlamadan Kürt sorununun çözümü için akademik çalışmalarda bulunuyorduk. Bugün sizleri çağırma nedenimiz üstünde çalıştığımız programı aktarmak.” dedi.
BARIŞIN TOPLUMSALLAŞABİLMESİNE KATKI
Girişim adına basın bildirisini Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kerem Saysel okudu.
Saysel, Ocak ayından bu yana süren barış görüşmelerine destek verdiklerini, süreç sonunda kalıcı ve adil bir barışın tesis edilmesine yönelik her türlü katkıyı yapacaklarını söyledi. Akademisyenler olarak barışa en önemli katkının bilgi üretimi olduğunu ifade eden Saysel, "Önümüzdeki süreç kolay olmayacak. Engelleri aşmak için hem soğukkanlı hem yaratıcı olmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Dünyada 1990-2010 arasında 100'ü aşkın barış görüşmesi gerçekleşti. Bizler bu barış süreçlerini incelemeyi ve ürettiğimiz bilgileri ilgili aktörlerle, taraflarla, kadınlarla, akil insanlar ve kamuoyu ile paylaşmayı gündemimize almış bulunuyoruz. Amacımız dünyadaki farklı tecrübelerin, Sudan, Meksika, Guatemala, Güney Afrika , İrlanda gibi yerlerde yaşanan barış müzakereleri süreçlerinin, bize ne gösterdiğine bakıp, neler eksik kaldığında süreçler başarıya ulaşmamış, neler devreye girdiğinde ise daha başarılı olunmuş bilgisini edinmek. Sonrasında Türkiye ile karşılaştırmalı çalışmalar yaparak daha kalıcı ve gerçekçi bir barış süreci yaşanabilmesine ve barışın toplumsallaşabilmesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz.” dedi.
YAKINLARI ÖLDÜRÜLMÜŞ VE KAYBEDİLMİŞLERİN SÜRECE DAHİL EDİLMESİ ŞART
Türkiye'de barışı inşa etmek için hem savaşın sebeplerini anlamak ve çözmek hem de savaşın yarattığı ağır tahribatı saptayarak tazmin ve telafi etmek gerektiğini vurgulayan Saysel, "Dünyada benzer örnekler kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın her şeyden önce toplumsal aktörlerin katılımı, çoğulcu ve demokratik bir anayasanın yapılması, anadilinde eğitim hakkının sağlanması, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve egemenliğin farklı toplumsal kesimlerle eşit şekilde paylaşılması ile mümkün olduğunu gösteriyor. Ayrıca savaş sırasında işlenmiş suçların ortaya çıkması, tazmin ve telafisi gerekiyor. Zorla göç ettirilmişlerin, yakınları öldürülmüş ve kaybedilmişlerin, tacize ve tecavüze uğramışların, yaşam alanları ve ekolojileri tahrip edilmişlerin ve yoksullaştırılmışların sürece dahil edilmesi şart. Nihayetinde onlara danışmadan, onların talepleri karşılanmadan savaşın yaraları sarılamayacaktır. Barışın inşa edilmesi ancak hakikatlerin ortaya çıkarılması ve bunların bir daha gerçekleşmemesini sağlayacak yasaların ve mekanizmaların hayata geçirilmesiyle mümkün olacaktır.” dedi.
HERKESİ BU SÜRECE AKTİF KATILIMA DAVET EDİYORUZ
Akademisyenler olarak barış süreci görüşmelerinin arkasında olduklarını ifade eden Saysel, "Biz aşağıda imzası bulunanlar bir kez daha açıklıyoruz ki barış sürecinin ve görüşmelerinin arkasındayız. Sürecin ve görüşmelerin bu toprakların halklarının özgürlük ve barış talepleri açısından sağlıklı geçmesi, zorlukların aşılması, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve en önemlisi de özgürlük getiren bir barışın ve adil bir ülkenin tesis edilmesi için akademik çalışmalarımıza hız veriyoruz ve sürece her türlü desteği sağlamaya hazırız. Sürecin en geniş toplumsal kesimleri kapsamasını ve tüm etnik kimlikleri, inanç gruplarını, sınıfları ve cinsiyet kimliklerini içine alacak şekilde ilerlemesini kolaylaştırıcı bilgi ve becerileri paylaşmaya adayız. Bu bağlamda yaptığımız incelemede öncelikle akil insanlar komisyonu benzeri bir yapının oluşturulmasının uygun bir yöntem olduğu kanısını paylaşıyoruz. Ancak bunun yasaya bağlanması ve meclis güvencesinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Komisyonun barış ve yeniden inşa sürecini aktif bir şekilde düzenlemesi ve gözlemlemesini destekliyor, komisyonda Türkiye'nin çoğul yapısının ve mağdur kesimlerinin temsil edilmesini önemsiyoruz. Yine dünya örneklerinden yola çıkarak ve Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda barış sürecinin her aşamasında kurulacak komisyonların yüzde elli kadınlardan oluşması gerektiğini beyan ediyoruz. Önümüzdeki süreç Türkiye'nin yüz yıldır en can almış sorunlarının tartışılacağı bir dönemdir. Herkesi bu sürece aktif katılıma davet ediyoruz.” dedi.
KADINLARIN ÇOK BÜYÜK ROL OYNADIĞINI GÖRDÜK
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman ise akademisyen olmasına rağmen 4 yıldır Barış için kadın girişiminin bir üyesi olarak görev yaptığını kaydetti. Sirman, "Barış için kadın girişimi, 2009'dan beri savaşın kadınlar için tahribatını araştıran bir grup. Akademisyen arkadaşlarımızın özellikle Nazan Üstündağ'ın yaptığı çalışmaya göre, Dünyadaki barış anlaşmalarında kadınların olmasının çok büyük bir rol oynadığını gördük. Barış sürecinde kadınların olmazsa olmaz olduğunu gördük. Ama bunların en önemlisi kadınların gerçekten kurulacak olan tüm komisyonlara, süreçlere en az yüzde katılması. En önemlisi kadın sorunlarının masada barış anlaşmalarının önemli bir parçası olarak ortaya çıkmasını talep ediyoruz. Kadınların hem savaşın mağduru ama aynı zamanda da bu süreç içerisinde güçlü sesini duyurmuş bir kesim olarak var olması gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.
ALTERNATİF İSİM LİSTESİ ÖNERMEK İSTİYORUZ
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç. Dr. Bülent Küçük ise 'Akil insanlar' listesiyle ilgili, "Biz böyle bir şeyi alternatif bir isim üzerinde düşünüyoruz. Alternatif derken bu bir paralel listede olabilir çalışan liste yada bir izleme grubu da olabilir. Fakat asıl itirazımızdan bir tanesi bunun bir askeri bir formatta söylendiği için psikolojik harekat mekanizması olarak akil insanları düşünmüyoruz. Biz bu komisyonun veya heyetinin, izleme gruplarının bu sürece aktif olarak dahil olup bu süreci kontrol edecek, kolaylaştıracak, daha fonksiyonel bir mekanizma olarak düşünüyoruz. Kendimiz gelecek günlerde alternatif bir paralel isim listesi önermek istiyoruz." dedi.