Yıllardır gitmediğim doğduğum topraklara, seçim yarışında adından sıkça söz ettiren Osman Baydemir'e, büyük Urfa mitingine destek için konser verecek olan Kardeş Türküler ile birlikte Riha'ya / Urfa'ya gittim. Amacım biraz gözlem, biraz destek, eh biraz da doğduğum topraklarda doymaktı. Yıllardır gitmediğimden ve seçim atmosferinden olacak oldukça heyecanlıydım. Apé Osman'ın canı gönülden kazanmasını diliyordum.
'Urfa Apê Osman'a, Apê Osman Urfa'ya çok yakıştı'
Osman Baydemir, Urfa belediye başkan adayı olarak çıktığı yolda BDP'nin oylarını önceki seçimlere göre bir kaç kat arttırmış durumda. Merak edilen soru acaba kazanacak mı? Kolay mı, AKP'nin neredeyse 40 puan gerisinden aldığı bayrağı zirveye taşıma ihtimali hiç de azımsanmaması gereken bir ihtimal. Bunda hiç şüphesiz Baydemir'in çalışkanlığı, sempatisi, bilgi ve birikimi ile işinin erbabı olduğunu halka hissettirmesi kadar barış ve ateşkes sürecinin de etkisi var.
Yasalarda yapılan değişiklikler ile büyükşehirlerin sorumlulukları ve seçim çevreleri il mülki sınırları şeklinde genişletilmişti. Yani ilçelerde büyükşehir için oy verecekti. Bu nedenle şehirdeki seçim çalışmaları Apé Osman için özellikle iki yönden ayrı bir zorluk taşımaktaydı.
Birincisi Urfa, devlet ile işbirliği yapan veya en azından sorun çıkarmamaya özen gösteren aşiretlerin egemen olduğu bir şehir olarak bilinir. Dolayısı ile hem ilçelerde sağlam bir seçim çalışması yürütülmesi hem de bu aşiretlerle bir şekilde ilişki kurulması, desteklerinin alınması gerekir.
İkinci büyük zorluk ise BDP'nin bir önceki yerel seçim sonucudur.
Seçim sonucuna yönelik öngörüler, halktaki seçim heyecanı ve Apé Osman'ın, BDP'nin oylarını bu kadar artırmış olması, bu zorluklar karşısında değerlendirildiğinde ciddi bir başarının hikayesidir. Aynı zamanda demokrasi güçleri için demokratik siyaset kanallarının etkin bir şekilde kullanılması için önemli bir örnektir.
HDP/BDP halkların kardeşliği, katılımcı demokrasi konusunda yola çıkan ve ülkedeki demokrasi güçlerini birleştirme amacı taşıyan projeyi mitingde gözlemlediğim, sonrasında tanıştığım Urfa halkı canı gönülden destekliyor. Burada gördüğüm bu heyecan ve isteğin batıda var olduğunu söyleyemiyorum. Son tatava yapmayıncı, ehveni şerci, bıçak kemik faşizmi gibi yaklaşımlar ülkenin batısının bu heyecandan uzak olduğunu zaten açıkça ispat ediyor. Yine de ülkenin doğusu için yoğun bir şekilde hissettiğim umudum, ülkenin batısı için umutsuzluğa kapılmamın da önüne geçiyor.
Urfa'da mitinge katılanlarda her ne kadar umudu gözlemlemişsem de diğer yandan Urfa'da miting alanına girerken polislerin yüzüme nasıl da öfke ile baktıklarını gördüm. Ceylanpınar'dan, Birecik'ten miting için gelen konvoylar şehre sokulmamıştı. Arama noktasında insanları nasıl taciz ettiklerine şahit oldum. Bir tanesi içi boş olan çantama kolunu sonuna kadar sokup, senin ciğerini sökmek istiyorum diyordu adeta, itiraz ettim, bu kadar da olmaz, sen ne yaptığını sanıyorsun diyordum... Gözlerimin içine delercesine bakıyor, savaşmaya, öldürmeye, eski günlere geri dönmeye bir itirazlarının olmadığı, hatta hazır oldukları her hallerinden belli oluyordu. Yanımdaki yeni tanıştığım meslektaşım, "arkadaş Kardeş Türküler'den" deyip, alıyor polisin elinden beni... Batıdan gelmişim ya, avukatım ya, bana bu muameleyi nasıl reva görürsün havalarındayım, başıma iş alacağım belli ki...
Nurcan Baysal, "O Gün" atlı kitabında Ursula Le Guin'den aktarır: "Öyle bir dünya varsayalım ki... Milyonlarca insan sürekli mutlu yaşasın, ama bir şartla; uzaklarda bir yerde bir yitik ruh tek başına eziyet çekmek zorunda olsun. Bir an için içimizden bize sunulan mutluluğa yapışmak gelse bile yine ilk kapılacağımız özgül ve bağımsız duygu, bilerek, isteyerek böylesi bir pazarlıkla elde edilen mutluluğun ne kadar çirkin bir şey olduğudur."
Hayır, bu pazarlık ahlaksızlıktır, zulümdür, yazıktır... Bu pazarlığı yapanlardan mı olacağız, yoksa bu pazarlık düzenine karşı çıkanlardan mı olacağız? Seçimlerde kullanılan oyun, Apé Osman tercihinin anlamı budur.