Referandum öncesi son dönemece girmiş bulunmaktayız. Parti genel başkanları son kartlarını oynuyorlar. AKP, CHP, MHP liderleri gittikçe hırçınlaşıyor; “kanaat önderlerimiz” taraflarını belirtiyorlar. Malum, üç taraf var. Evet, hayır ve boykot cephesi… Elbette bu üç tavır içerisinde farklı söylemler mevcut. Ancak “evetçilerin”, “yetmez ama evetçilerin” ve “hayırcıların” tam anlamıyla tutarlı davrandığını düşünüyorum. Ancak boykot söyleminin tutarlı bir yanını bir türlü bulamıyorum.
Boykot cephesinin sanki AKP’nin referandumuymuş gibi tavır belirtmesi mantıklı bir argüman değil. Bu referandum AKP’nin ev ödevlerinden biridir. Yapmak zorunda olduğu görevlerden ne ilki ne de sonuncusudur. Türkiye Cumhuriyeti küresel bir değişim içerisinde çok ciddi bir sistemik geçişin içindedir. Bu hikâyeyi anlatmak bu yazının boyunu aşıyor. Ancak, “Anadolu Kaplanları, Anadolu Yükselişi”, “Burjuva Devrimi” vs. gibi başlıklarla değerlendirmeler yapıp memleketteki gidişatı özetlemek bana çok sığ geliyor. Örneğin burjuva devrimi kavramını tarihsel bağlamından soyutlayarak analizler yürütmek hatalıdır. Dünya ölçeğinde şu an gerçekleşen değişimi ve bu değişim içerisinde Türkiye’nin konumlanışını anlamak gerekmektedir. Buraya dair bir perspektife sahip olmayıp AKP=Referandum denklemleri ortaya atmak bilimsel açıdan sorunludur. Yetersizdir.[1]
Anayasa değişikliği paketinin içeriğinde yer almayan ama yer alması gereken onlarca madde sayılabilir. Ancak önümüze getirtilen (veya getirtilebilen diyelim) paket bu kadardır. Sınırlı bir paket olduğu çok açık olan bir paketi “boykot ediyorum” demek biraz daha ciddi düşünmek gerektirir. Çünkü otuz yıl az buz bir zaman dilimi değildir. Ne menem bir demokrasi içerisinde yaşadığımızı boykot tavrını geliştiren herkes çok iyi biliyor; memlekette ne saçmalıkların, ne trajikomedilerin yaşandığını çok yakından gözlemliyor. Peki, temel insan hakları bağlamında büyük derecede sorunlara sahip bir ülkede oylamaya sunulan pakette hiç mi ilerleme yok? Boykot tavrını belirten arkadaşlarım bu soruya eminim evet diyorlar. Ama boykot diyorlar… Anlamıyorum…
Memleketteki her olumsuzluğu her yolsuzluğu, her yozlaşmışlığı AKP’ye bağlayıp analizler yürütmek ve bunun sonucunda tavır belirtmenin ulusalcı cephenin anlayışından farkı nedir? AKP’nin bir koalisyon ve uzlaşı yapısı olduğu ve parti içinde de eşyanın tabiatı gereği farklı siyasi kampların bir arada olduğu çok açıktır. Önümüze sunulan paketin bu iktidar blokları arasındaki çekişmeler sonucu oluştuğu da rahatlıkla fark edilebilir. Bu yüzden devrim niteliğinde anayasal değişimlerin “maalesef” daha uzun bir mücadeleden sonra geleceğini de bilmek gerekiyor.
Bir de şu oyunun dışındayım söylemini duyuyorum çok sevdiğim sanatçılardan. Oyunun dışında olmak diye bir durum yok. Olamaz… Ne demişti üstat: Herkes yaşam denen oyunun içindedir. Herkes bir rolü oynar. Bir görevi yerine getirir ister istemez. Hayat devam ederken nasıl oyunun dışında kalınabilir ki… Anlamıyorum…
Paket elbette ki çok yetersizdir. Kimse de şu anki değişimin ciddi aktörü ve yürütücüsü AKP’den ve bu meclis yapısından devrim niteliğinde bir paket bekleyemezdi herhalde. Oylamanın olduğu gün boykot eden herkesin, içinden hayır çıkmaması için göz ucuyla evet-hayır oranlarını izleyeceğinden adım gibi emin olduğumdan boykotçu arkadaşlarımı evet demeye çağırıyorum.