Toplumsal olaylara ilişkin genelde kesin tahminlerde bulunmadan, ucu açık çözümleme yapmanın doğru olduğuna inanırım. Öte yandan tümüyle belirsiz bir çözümleme yapmak da imkânsızdır. Yapılamıyorsa, susmak daha iyidir.
Başbakan'ın Ankara mitinginde Gezi Parkı'na müdahale sinyali vermesi, ardından polis müdahalesiyle Gezi Parkı'nın boşaltılması, elbette öngörülebilecek gelişmelerdi ve olasılık dâhilindeydi. Taksim Dayanışma geri sayım yaşanırken bir kez daha hata yaptı ve hamasete yenik düştü. Gezi Parkı'nı terk etmiyor, eyleme devam ediyoruz diyerekten hükümete meydan okumayı sürdürdü.
Elinden başka bir şey gelmediği kabul edilebilir elbette. Gerçekte alınan karar sembolik bir çadırın korunması ve Gezi Parkı nöbetine dönüş şeklindeydi. Fakat bu kararın alanda temsilci bulunduran tüm siyasi çevreler tarafından kabul edilmesi kolay değildi. Dahası, onlarca siyasi parti, çevre ve sivil toplum örgütü adına çıkıp Gezi Parkı'nı terk ediyoruz, çevre nöbeti tutma dışında bir iddiamız kalmadı diyemezdi.
Nihayetinde hükümet Taksim Dayanışma çatısı altına yığılan ve haftalardır bundan başka bir şey yapamayan tüm siyasi parti, çevre ve sivil toplum örgütlerine meydan okuyarak polis gücüyle Gezi Parkı'nda girdi. Bu işgalin ardından, Gezi Parkı'nın eylemcilere teslim edildiği 1 Haziran'da ülke geneline yayılan eylem dalgası yeniden canlanıyor ve sınanıyor. Bu da direnişin üçüncü safhası oluyor.
Artık hiç kimse Gezi Parkı'na sığınıp oradaki yerel direnişe Türkiye çapında anlamlar yükleyemeyecek. Çevre nöbetine dönüş için ortalığın durulması gerekecek. Ya Gezi Parkı merkez olmaktan çıkacak ve muhalefet dört bir yanda alanları dolduracak ya da genel olarak sol muhalefet büyük bir aşağılanmanın nesnesi haline gelecek. Bir arkadaşın dediği gibi, hükümet bilek bükmekle yetinmiyor, o bileği kırmak istiyor.
Hükümetin bu hamlesini değerlendiren CHP merkezi çoktan devri sabık ilanında bulundu. Polisin ve kamu görevlilerinin hükümete itaat etmemesi gerektiğini, aksi takdirde suça ortak olacaklarını, gün gelip yargılanacaklarını söyledi. Askeriyle siviliyle Silivri mahkûmları "Ah bir dışarıda olsaydık!" diyorlardır muhtemelen.
AKP hükümetinin Gezi Parkı işgaliyle açılışını yaptığı üçüncü safha, gerçekten de bileği bükmekle kalmayıp kırmayı hedefleyen bir saldırganlığa işaret ediyor. AKP'nin İstanbul mitingiyle bu zaferini taçlandıracak olması muhalif yürekleri derinden yaralayacak. 16 Haziran Pazar, İstanbul ve tüm Türkiye için kritik bir gün.