Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Olağanüstü Genel Kurulu sona erdi. 20-21 Nisan’da arasında yapılan Genel Kurul’un sonuç bildirgesi açıklandı. “Demokratik Kurtuluşla Özgür Yaşamı İnşa Edelim” şiarıyla BDP Diyarbakır İl binası Vedat Aydın konferans Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında, bildirge Türkçe ve Kürtçe okundu.

Siyasi süreci değerlendirme ve planlama gündemleri ile Kuzey Kürdistan ve Türkiye illerinden gelen 700 delegenin ve BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ile BDP’li milletvekillerin katılımıyla toplanan DTK iki gün süren Genel Kurulu’nda, “Siyasal süreç değerlendirmesi ve rolümüz, müzakere süreçlerine yaklaşım nasıl olmalı? Kürt kadınının süreçteki rolü, siyasi tutsakların özgürlüğü için tutumumuz ne olmalı? Anayasal taleplerimiz ne olmalı? Anayasal güvence ve statü, anti demokratik yasalara karşı tutumumuz, Kuzey Kürdistan birliği için neler yapılmalı, olası geri çekilme esnasında tutumumuz ne olmalı, köye dönüşlere ilişkin politikamız ne olmalı” konularını tartıştı.

Genel Kurul BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin Kürtçe, DTK Daimi Meclis üyesi Cafer Kan Türkçe olarak sonuç bildirgesini açıklaması ile sona erdi.

 ‘ORTADOĞU’DA VERİLİ SİSTEM DAHA FAZLA YAŞAMA ŞANSI BULAMAYACAKTIR’

 DTK’nin “Demokratik Kurtuluşla Özgür Yaşamı İnşa Edelim” şiarıyla gerçekleştirdiği iki gün süren genel kurulun sonuç bildirgesi ise şöyle:

Tarihi 2013 Newroz’unda Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın Demokratik Kurtuluş manifestosuyla ilan edilen bu sürecin çok önemli olduğu tespiti üzere DTK olarak Olağanüstü Genel Kurulumuzu 700 delege ve BDP’nin PM ve il eşbaşkanlarıyla beraber süreci değerlendirme gündemiyle toplandık. Toplantı bu sürecin mimarı Sayın Öcalan’ın Genel Kurulumuzca selamlanması ile başladı. Süreç değerlendirmelerinin arından yeni döneme dair eksen oluşturacak kararlaşmalara gittik. Çok yoğun ve derinlikli tartışmalar ışığında Sayın Öcalan’ın başlattığı sürece katılımda ortak bir üslup ve bütünlüklü bir tutum ortaya çıkmış bulunmaktadır. İki günlük tartışmalarımız hem yeni döneme yaklaşım hem de pratik hamlelerimiz için önemli sonuçlar doğurmuştur.

Kürt halkı olarak tarihi bir süreçten geçiyoruz. Yaşadığımız bu tarihi süreci kavrayabilmek için öncellikle bölgemizde son dönemlerde yaşanan gelişmeleri tahlil etmemiz gerekmektedir. Ortadoğu kapitalist dünya sisteminin çıkarları gereği 20. Yüzyılın başlarında suni bir düzenlemeye tabi tutulmuş ve sistemin yerel uzantılarının diktatörlüğüne teslim edilmiştir. Kapitalist sistemin kendisinin girmiş olduğu kaos aralığının göstergeleri ise Ortadoğu’da çok belirgin bir şekilde yaşanmaktadır. Son iki yıldır Ortadoğu’da yaşananlar verili sistemin daha fazla yaşam şansı bulamayacağını göstermektedir. Bu durum taşların yerine oturduğu anlamına gelmez tam tersine kıyasıya bir mücadele dönemine işaret eder. Bir yanda öz itibari ile aynı olan iktidarcı zihniyete sahip statükonun taraftarı olan güçler olurken diğer tarafta yüzyıl önce olduğu gibi kendi çıkarlarına uygun bir sistem yaratmak isteyen kapitalist zihniyeti savunan kesimler bulunmaktadır. Bu taraflar dışında demokratik, özgürlükçü bir yaşam kurmak isteyen ve Kürt halkının da yer aldığı demokratik güçler söz konusudur.

‘ROJAVA’DA YAŞANAN GELİŞMELER TÜM KÜRT HALKININ KADARİNİ ETKİLEMEKTEDİR’

20. yüzyılda kurgulanan sistemin en çok mağdur ettiği ve hiçe saydığı kesim Kürt halkıdır. Bu nedenle Ortadoğu’da yaşanan değişimlerin en çok Kürtleri etkilemesi doğaldır. Bu değişimlerin Kürtlere etkisini ve Kürtlerin tutumunu Rojava Kürdistan’da açık bir şekilde görmekteyiz. Kürtler Rojava Kürdistan’da kendilerini yok sayan sisteme alternatif olarak özgür, özerk yaşamlarını öz güçlerine dayanarak kurmaktadır. Bölge’de yaşayan her halktan her inançtan insanın hakkına saygı duyarak ve beraber yaşamanın hukukunu oluşturarak aydınlık geleceğe doğru yürümektedirler. Rojava’da yaşanan gelişmeler tüm Kürt halkının kaderini etkilemektedir. Genel Kurulumuz Rojava direnişini selamlamakta, Rojava ile ulusal politik ve örgütsel birlik ve dayanışmayı her Kürt bireyinin görevi olarak ele almıştır.

 '2012′YE TOPYEKUN DİRENİŞ DAMGASINI VURDU’

Türkiye’de bu genel çerçevenin dışında düşünülemez. 2011 yılı seçimleri ardından devlet bu konjektürü Kürt hareketini tasfiye etmek ve yenilenmiş bir Kürt inkarı politikasını devreye koymak istemiştir. Bu çerçevede güvenlikçi politikalar olarak kodlanan bir dizi saldırı başlatmıştır. Kürt siyasi hareketini siyasi soykırım operasyonları tasfiye etmeyi Kürt direnişini askeri mantıkla kırmayı Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı ise ağırlaştırılmış tecritle etkisizleştirmeyi hedeflemiştir.

Kürt Halkının bu politikalara cevabı ise topyekun direniş şeklinde 2012 yılına damgasını vurmuştur. Halkımız sokak sokak serhildan ruhuyla demokratik direnişini yükselmiştir. Kürt halkı siyasi kurumlarını sahiplenmiş ve siyasi soykırım operasyonlarını anlamsızlaştırmıştır. Şemzinan ve Çele pratikleri ise Kürt sorununa askeri mantıkla yaklaşmanın iflasını belgelemiştir. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan da ağır tecrit karşısında gösterdiği tutumla bir kez daha önderliksel özelliği ortaya çıkmıştır. Son olarak zindanlarda yükselen tarihi Açlık Grevi Direnişi güvenlikçi politikaların işlemeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Ayrıca Ortadoğu’da yukarıda ifade edilen değişimlerin hiçe sayılan Kürt halkının artık önemli bir aktör haline geldiğini göstermiştir. Genel Kurulumuz bu sürecin gelişimini bu çerçevede değerlendirmektedir.

‘DEMOKRATİK KURTULUŞLA ÖZGÜR YAŞAMI İNŞA ETME HAMLESİ’

Tüm bu gelişmeler ışığında Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan Demokratik Kurtuluşla Özgür Yaşamı İnşa hamlesini başlatmıştır. Demokratik Çözüm süreci olarak da ifade edilen bu dönemin temel mantığının yeni olmadığı ve neredeyse 20 yıldır Kürt hareketinin bakış açısını yansıttığını ifade etmek gerekir. Kürt halkı bu dönem boyunca demokratik çözümü ve bir arada eşit özgür yaşamı savunmuş fakat devletin inkar ve imha politikalarında ısrarı çözümü geciktirmiştir. Bugün bu politikaların uygulanabilirliği kalmamış olsa da etkilerini hala da görmekteyiz. Tüm Türkiye’de büyük umutlar yaratan bu sürecin temel muhatabı olan Sayın Öcalan’ın çözüm için misyonunu daha etkin yerine getirebilmesi için gerekli koşulların hala sağlanmamış olması bu zihniyetin bir yansımasıdır.

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan Newroz’daki çağrısında bu yeni başlayan mücadele döneminin temel yöntemini demokratik siyaset esasını ise ideolojik, fikri mücadele olarak ortaya koymuştur. Demokratik siyasetin ön plana çıkması çok yönlü anlamlar taşımaktadır. Bir yanı devletin demokratik dönüşüm geçirmesi yani demokrasiye duyarlı hale gelmesini işaret ederken diğer yanı ise özgür yaşamı demokratik zeminde inşa etme anlamı olmaktadır.

‘ANAYASA TEMEL MÜCADELE ALANLARIMIZDAN BİRİ OLACAK’

Devletin demokrasiye duyarlı hale gelmesinin temel göstergelerinden biri anayasa olmaktadır. Devletin dönüşümü kuşkusuz sadece Anayasa olgusu üzerinden görülemez. Yasalar, yargı mekanizması ve uygulamalar demokratik çerçevede değişmelidir. Bu noktada köklü bir değişim şarttır ve bunun için mücadele her zaman gündemdedir. Fakat Yeni Anayasanın demokrasinin temel ölçütlerini taşıması ve Kürt sorunun çözümü esaslarını barındırması çok önemlidir. Kürt siyasi hareketi olarak Anayasanın temel mücadele alanlarımızdan biri olacağını bu temelde belirtmek gerekir. Anayasanın toplumun tüm farklılıklarını güvence altına alması demokrasinin evrensel ölçütlerini barındırması hedeflerimizin başında gelecektir.

Anayasa noktası üzerinden Kurulumuzda tartışılan ve bir doğrultu kazanan iki hususa da değinmek gereklidir. İlki Kürt halkının Türkiye’de yaşayan diğer kesimlerle ilişkisi ve bu sürece nasıl baktığıdır. Demokratik Anayasa ve Demokratik Cumhuriyet vurgusu ile sadece Kürt halkının devletle ilişkisini yeniden tanımlamakla yetinmiyor, Ermenilerden, Museviler, Çerkezlerden Alevilere, Ezidilerden Süryanilere, Cumhuriyet tarihi boyunca tüm dışlananlarla, işçilerden memurlara tüm emekçilerle yani; tüm toplumsal kesimlerle beraber ortak özgür bir yaşam kurmak istiyoruz. Bu isteğimiz politik ihtiyaçlardan, değil demokratik özgürlükçü paradigmamızdan ileri gelmektedir. Bu nedenle tüm toplumun hep beraber eşit yurttaşlık temelinde özgürlükçü bütün kimlikleri dilleri inançları kapsayan demokratik bir Anayasa yapmayı hedefliyoruz.

Anayasa konusu bu süreç boyunca çok tartışılan güven konusu açısından anlam taşımaktadır. AKP hükümetinin yeni demokratik bir anayasa yapımında topluma güven vermediği açıktır. Fakat bu bizim Demokratik bir Anayasa için mücadele vermemizi engellememektedir. Bu süreç açısında da durum benzerdir. Biz yeni mücadele hattımızı, Kürt halkının örgütlü gücüne, ideolojimize ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a olan güven üzerinden şekillendiriyoruz. Bu güven bizi bugünler taşıdı, özgür yarınlar götüreceğinden eminiz.

‘DEMOKRATİK ÖZERKLİK ÖZGÜR YAŞAMI İNŞA PROJESİDİR’

Demokratik siyasetin bir diğer yönü ise halkın kendi özgür yaşamını inşa etmesidir. Demokratik Özerklik zaten bu özgür yaşamı inşa projesidir. Demokratik Siyaset toplumun kendi sorunlarını tartışarak kararlaştırması ve bunu eyleme dökmesi demektir. Demokratik Modernitenin güçlendirmesi çerçevesinde ele aldığımız demokratik siyasetin önünde en büyük engel olarak gelişen liberal yaşam formunu ve muhafazakarlaşma olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu açıdan demokratik siyaseti salt siyasi parti faaliyetleri olarak algılamamak gerekir. Biz demokratik siyaseti emek mücadelesinden sivil toplum alanından bağımsız görmüyoruz. Bu nedenle toplumun demokratikleşmesi için tüm toplumsal kesimlerle ortak zeminde mücadele etmeyi esas alıyoruz. Bu çerçevede demokrasinin dili olan kitle eylemselliklerini demokratik siyasetin ana öğelerinden biri olarak görüyoruz. Bu çerçevede yaklaşan 1 Mayıs’ta Newroz ruhuyla katılım hem ortak demokrasi mücadele hattımızı hem de demokratik siyaset pratiğimizi gösterecektir.

Demokratik Siyasetin temel aktörlerinin Kadın ve Gençlik olduğunu belirtiyoruz. Kadının mücadelesi olmaksızın özgür bir yaşamdan bahsedilemez. Toplumun en dinamik gücü olan gençliğin örgütlülüğü halkımızın özgür yaşamının garantisi olacaktır. Halkın irade haline geldiği halk meclisleri eşitlikçi yaşamın nüveleri olan komünler demokratik siyasetin yaşam bulduğu sahalardır. Bu açıdan Demokratik Siyaseti, taleplerimizi pratik yaşamda hayata geçirme yöntemi olarak ele alıyoruz. Bu bakımdan ana dilde eğitimden halkın iradeleşmesine hiçbir hedefimizi göz ardı etmiyor, Kürt halkının halk olmaktan doğan tüm haklarını demokratik zeminde elde etme için mücadeleyi yükselteceğimizi ifade ediyoruz. İdeolojimiz doğrultusunda bir yaşam örerken demokratik zemini esas alıyoruz. Yeni demokratik özgür yaşamı ancak ideolojik, politik, örgütlü yoğunlaşma ve yaşam tarzı ile gerçekleştirebiliriz.

Kürt halkının demokratik çözüm sürecinde ulusal bir tutum edinmesini istememiz de paradigmamızın demokratik niteliğinden ileri gelmektedir. Bu nedenle Kürdistan’da yaşayan her kesimin etnisitesi, inancı, ideolojisi farklı olsa da ortak bir mekanizmada buluşması için çalışmalarımıza hız vermeyi uygun görüyoruz. Olağanüstü Genel Kurulumuz bu amaçla kararlaştırdığı Konferans çalışmasını kısa vadede en geniş katılımla gerçekleştirilmesinin önemini belirtmek istiyoruz.

GENEL KURUL KARARLARI

Özgürlük mücadelesinin kalıcı sonuçlar açığa çıkarması gereken; final süreci dediğimiz bir süreci yaşamaktayız. Böylesi bir sürecin başarısını sağlayacak bütün etkenleri zamanında, yerinde harekete geçirmek başarmak için şarttır. Bunun içinde bir bütün olarak hareket, halk, dostlar düzeyinde her yerde ortak bir planlama çerçevesinde koordineli yani bütünlüklü mücadele etmek gerekmektedir. Bu çerçevede Genel Kurulumuzun aldığı kararları aktarabiliriz;

  • Olağanüstü Genel Kurulumuz Paris katliamında şehit düşen üç kadın devrimci Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan ‘a atfedilmiştir.

  • Süreçle ilgili olarak DTK’nın ilgili bileşenlerinin iç ve dış diplomasi çalışmalarını artırması ve yoğunlaştırması kararı alınmıştır.

  • DTK genel kurulu, başta AB ve ABD olmak üzere tüm uluslararası güçler ve devletler Türk devletiyle PKK karşıtlığı üzerinden kurdukları ilişkiyi gözden geçirme ve PKK’yi terör örgütleri listesinden çıkarması çağrısında bulunur.

  • Demokratik Çözüm sürecinin ikinci aşaması temel olarak Kürt sorunun çözümü önünde engel yasaların değiştirilmesi ve kaldırılması şeklinde ilerlemelidir. TMK’nın kaldırılması, Yüzde 10 seçim Barajının düşürülmesi, Hazine Yardımlarının adil bir hale getirilmesi, Koruculuk sistemine son verilmesi gibi pratik adımlardan oluşan bir demokratikleşme paketinin hazırlanması gerekmektedir.Bu temelde etkin bir çalışmanın yapılması için acil olması nedeniyle belirlenen paketin sürekli gündemleştirilmesi için eylem ve etkinliklerin düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.

  • Tüm siyasi tutsakların özgürlüğe kavuşması için kampanyalar, mitingler gibi etkinlikler düzenlenmesi karar altına alınmıştır.

  • DTK Genel Kurulu Amed E tipi cezaevinin müze yapılaması için eylemlerin yoğunlaşarak sürdürmesine karar altına almıştır.

  • Tekirdağ’da 28. gününe giren Açlık Grevi için kitlesel yaygın eylemler yapılması çağrısında bulunulmuştur.

  • DTK Kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi temel görevi bilir ve tüm bileşenlerini kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi yükseltmeye davet eder. Özellikle son dönemde Siirt kadına yönelik şiddettin yoğunlaştığı bir yer olmuştur. Genel Kurulumuz bu noktaya özellikle dikkat çeker.

  • Demokratik kurtuluş perspektifinin tüm toplumsal kesimlerle paylaşılacağı ve bu sürece dahil olmaları temelinde diyalog, işbirliği çalışmalarının yürütülmesi kararlaştırılmıştır.

  • Süreci halkla tartışmak ve halkla sürece müdahil olmak için örgütlü olduğumuz en küçük birime kadar her alanda halk toplantılarının programlanması ve hayata geçirilmesini kararlaştırılmıştır. Bu halk toplantılarında Sayın Abdullah Öcalan’ın Newroz’da okunan mesajı, DÖKH’ün ara dönem sonuç bildirgesi ve DTK’nin olağan üstü kurulu sonuç bildirgesi temel perspektif olarak dikkate alınarak işlenecektir.

  • Şehit düşüp yerleri bilinmeyen gerillaların, gözaltında kaybedilenlerin, faili meçhul cinayetlere uğrayanların ve toplu mezarların bulunması konusunda ailelere yardımcı olmak ve hakikatleri açığa çıkartmak amacıyla bir komisyonun DTK bünyesinde ve ilgili kurumların katılımıyla kurulmasını kararlaştırılmıştır.

  • Müzakere sürecinin daha sağlıklı yürümesi, barışçıl rolünü daha etkin oynayabilmesi ve Kürt halkının temel taleplerinden biri olduğu için Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın öncellikle tüm kesimlerle diyalog kurmasının önünün açılması ve özgürlüğüne kavuşması için yapılan çalışmaları, eylem etkinliklerin sürekli hale getirilmesi karar altına alınmıştır.

  • Barış umutlarının yeşerdiği KCK’nin ateşkes ilan ettiği bu süreçte askeri operasyonlar Genel Kurulumuzun yapıldığı bugün bile sürmektedir. Bu süreçte bir gerillanın kaybı veya siyasi bir polis operasyonunun DTK tarafından kabul edilmeyeceği Genel Kurulumuzca netlikle ifade edilmiştir. Bu nedenle Olası bir Geri Çekilme sürecinde geçişinde sorunları yerinde giderecek, müdahale edip, bu sürecin sağlıklı bir biçimde işlemesini sağlayacak, tüm yerel dinamikler ve sivil toplum örgütlerinden oluşacak “Süreci İzleme Komitelerinin” Kurulması karar altına alınmıştır.

  • DTK Genel Kurulu Kürdistan’da inşa edilen karakol, cezaevi çalışmalarının ve koruculaştırma politikasının ivedilikle durdurulması gerekmektedir. Bu temelde başta kadın, gençlik hareketleri olmak üzere demokratik siyasetim tüm kurum ve bileşenlerini bu askeri işgal politikasını yaygın ve radikal bir şekilde protesto eden eylem ve etkinlikler yapılması çağrısında bulunur.

  • Önümüzdeki dönemde halkımızın taleplerinin (başta anadilde eğitim, yerel ve kültürel özerklik, kültürlerin ve dillerin kendini yaşatma ve geliştirme hakkı, düşünce ifade ve örgütlenme özgürlüğü vb.) Anayasal yansımalarını ve kendi önerilerimizi kamuoyu ile daha etkin paylaşmamız karar altına alınmıştır.

  • Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sunmak amacıyla kurulmuş olan akil insanlar heyetine Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve KCK yönetimi başta olmak üzere, zindanlarda bulunan PKK’li tutsaklar ile de görüşme gerçekleştirmeleri, demokratik çözüm sürecinin gelişmesi adına bu dinamiklerin de yaklaşım ve değerlendirmelerini Türkiye kamuoyuna yansıtmaları çağrısı yapılması kararlaştırılmıştır.

  • DTK Genel Kurulu zorla göçertilen herkesi kendi topraklarına dönmesi için çağrı kararı yinelemiştir.

  • Köye dönüşlerle ilgili DTK ve ilgili kurumların bölge geneli çalışacak ve bu konuda yapılması gerekenleri dile getirecek, çıkan sorunlara çözüm arayacak “Köye Dönüşleri İzleme Komitesi”

  • DTK bünyesinde Mezopotamya Ekolojik Hareketi kurma karar altına alınmıştır.

  • Newrozun sürece nasıl bir ivme kattığı göz önüne alınarak Türkiye ve Kürdistan’ın tüm bölgelerinde “Demokratik Çözüm İçin Alanlardayız” şiarıyla büyük mitingler düzenlemesi karar altına alınmıştır.

  • DTK Genel Kurulu tüm bileşenleriyle yeni dönemi başarıyla götürmek için örgütlülük düzeyini yükseltmeye ve örgütlülüğün toplumun en küçük birimine kadar taşırılmasını karar altına almıştır.

  • Demokratik Kurtuluş Hamlesinde başarının önemli bir etkeni ulusal birlik ve ortak demokratik tutumunun gelişmesi için “Kuzey Kürdistan Demokratik Ulus” konferansının yapılması Genel Kurulumuz tarafından kabul edilmiştir.