"İş Cinayetleri Almanağı, hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin herkes gibi öyküleri olduğu ve artık aramızda olmadıkları gerçeğinin unutulmaması temennisiyle hazırlandı. Umut ediyoruz ki bu çalışmanın, artmaya devam eden iş cinayetlerinin meydana gelmemesine bir nebze de olsa katkısı olur." (Adalet Arayan İşçi Aileleri, İş Cinayetleri Almanağı 2012, Giriş Bölümü)
Adalet Arayana Destek Grubu tarafından hazırlanan İş Cinayetleri Almanağı 2012 geçen bir yılı iş cinayetleri bağlamında ele alıyor. BirUmut Yayınları'ndan çıkan almanak gün be gün gerçekleşen iş cinayetlerini tarihe not düşerken, iş cinayetleri etrafında oluşan söylemlerin ve öznelliklerin de bir panoramasını sunuyor. Siyasetçilerin söylemlerini, iş cinayetleri haberlerini ve ailelerin mücadelelerini aynı sayfada yan yana yerleştirirken yaşadığımız coğrafyada anlamını kaybetmeye yüz tutan ama yine de vazgeçilmeyen bir soruyu getiriyor akıllara: "Bu nasıl adalet?"
Her gün 5 ila 8 işçinin hayatını kaybettiği bir ülkede tüm bu ölümlerin "kaza" veya "kader" olarak tanımlanmasına ve işçi ölümlerinin bu tür istatistiklerle birer rakama dönüştürülüp duygulardan arındırılmasına bir karşı çıkış İş Cinayetleri Almanağı. Çünkü o 5-8 kişi hayalleri olan, birilerini seven, birileri tarafından sevilen, birilerine bakan, birileri tarafından bakılan, kendi dünyaları olan ve başkalarının dünyalarının bir parçası olan gerçekten yaşamış insanlar. Parçası oldukları bu dünyadan bir anda çekip gitmeleri ise birtakım ihmallerin sonucu. Kaderin değil. Kazanın da değil. İnsan hayatını hiçe sayan ihmallerin. Biraz daha fazla kâr için vazgeçilmiş yaşamlardan bahsediyor almanak. Bu coğrafyanın yüzde 99'unun her an düşebileceği ve düştüğü bir durumdan... Ve onların mahkemelerde hırpalanan, acılarının üzerine tuz basılan sevdiklerinden.
Madencilerden, HES işçilerine, ev işçilerinden, tersane işçilerine ölüm haberleri birbirini kovalıyor. Ve gazete küpürleri nadiren bu "elim" kazaların sorumlularını işaret ediyor. Haber cümlelerindeki öznesiz yüklemler tedbirsizlikleri, boşvermişlikleri gizlerken, kadere yıkılıyor bütün hesap tereyağından kıl çeker misali. Fabrikalar yanıyor, tersaneler patlıyor, madenler göçüyor... Bazen "güzel ölen şehitler" oluyor iş cinayetleri mağdurları, bazen de "ecdadımıza layık olmayan işçilere" dönüşüyorlar yetkililerin dillerinde. Kader kurbanı yapılamayan cehalet kurbanı yapılıyor özenle. "Bilinçsiz" işgüçü bütün kötülüklerin anası olarak koyuveriliyor ortaya. Kaskını takmayan işçi oluyor ekonomik ilerlemenin önündeki engel. Yakışmıyor hiç memlekete. "Ötesi provakasyon oluyor." "E ama sektör ölüyor."
Tüm bunlar olurken birkaç kararlı sesin taşeronluğa, esnek çalışmaya, düşük ücretlere, sigortasızlığa ve insani olmayan çalışma ortamlarına karşı mücadelesi de sürüyor. Onlar "ölenler için yas tutarken, kalanlar için mücadele ediyorlar". Davutpaşa'daki kaçak maytap atölyesi patlamasında ölenler, Ankara Ostim'deki Mega Center iş merkezindeki patlamada hayatını kaybedenler, Van'da hasar tespiti yapılmadığı için gazeteci Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz'a da mezar olan Bayram Otel'de ölenler, Esenyurt'ta Marmara Park AVM şantiyesi çadırlarında çıkan yangında ölen 11 işçi, Arka Sıradakiler dizisinde sanat asistanı olarak çalışan ve set koşulları nedeniyle hayatını kaybeden Selin Erdem, İstanbul Maltepe'de evin camını silerken düşerek yaşamını yitiren Fatıma Abdal ve daha nicelerinin ardından adalet mücadelesi sürüyor. Yakınları için adalet arayan aileler 20 Mayıs 2012'den bu yana sürdürdükleri Vicdan ve Adalet Nöbeti eylemleriyle hak arayışlarına sokakta da devam ediyorlar ve iş cinayetlerine dikkat çekmeye çalışıyorlar. Artık iş sağlığının değil, işçi sağlığının konuşulmasını istiyorlar.
İşte, almanak tüm bu haberleri bir araya getirerek egemenlerin tarihini ezilenlerin ve mücadele edenlerin tarihleriyle yüzleştiriyor. İş Cinayetleri Almanağı bildiğimiz almanaklardan oldukça farklı. Almanaklar yıl boyunca gerçekleşen "önemli" olayları birbiri ardına dizerken tarihin ilerlediğine dair bir his yaratırlar. İş Cinayetleri Almanağı ilerleyen bir tarihten çok artan işçi ölümleri ve bitmeyen davalarıyla yerinde sayan bir tarih hissi veriyor okura ve birçokları için zamanın durduğu tarihsel anları işaretliyor. Zamanın yeniden akması için destek, dayanışma ve mücadele talep ediyor.