Ethem Sarısülük, beni görmezden gelme, ben de varım, beni de dinle demek için yollara düşenlerdendi. Zalim zulmediyordu. Ethem zulme karşı susanlardan değildi. Derdi vardı. Söyleyecek sözü vardı. Talepleri vardı.

1 Haziran 2013 günü Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde gündüz vakti, kameraların önünde vuruldu!

Ethem Sarısülük öldü. Geride kalanlara Allah sabır versin.

Vicdan yoksunları önce karakol inşaatında çalıştığı dönemde çekilen fotoğraflarını yayınlayıp zaten teröristti dediler.

A.Ş.’ı tutuklamayan Hakim’e amir eliyle methiyeler düzdüler, adamsın dediler...

Sonra A.Ş’ın eline taş çarptığını söylediler...

Ethem’i polis kurşunu değil atılan taşlar öldürdü dediler...

Bu da olmadı 5 defa taş attığı tespit edildi diye yine Ethem’i suçladılar...

Polis memuru linç edileceği korkusu ve kendisini koruma duygusu ile ateş etti havaya ateş etti, eline taş gelince istemeden vurdu dediler...

Olayın tanıklarını şüpheli ilan ettiler...

Meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle taksirle adam öldürme ithamı ile iddianame düzenlediler...

Sanki biri ölmemiş gibi amirden izin alınmadan soruşturuldu deyip iddianameyi iade ettiler...

Bir özür, başsağlığı bile dilemediler...

İnsan öldürmeyi kovuşturmayı amir iznine bağladılar!

Olan biten bir google araması ile hemen karşımızda. Bir polis kalabalığın arasına dalıyor, eylemcilerin elinde silah yok. Eylemcilerin arasına dalan polis A.Ş.’ın arka tarafı polis ve gazeteciler. İstediği an diğer polislerin arasına dönebilir. Dönmüyor. Göstericilere atılıyor. Derken bir gösterici yere düşüyor. Polis yere düşen göstericinin üzerine atılıyor ve tekmeliyor. O sırada sanık polisin koluna, bedenine, vs... bir şey geliyor. O anda polis tek başına karşı karşıya olduğu göstericilerden uzaklaşmak yerine silahına davranıyor. İki el havaya eğik açı ile ateş ediyor. Üçüncü el ateş ederken kolunun açısı göstericilere kadar eğiliyor, kurşunu göstericilere gözü dönük iken namlunun ucunun nerede olduğunun farkında olarak ateşliyor, Ethem düşüyor ve polis arkasını dönüp diğer polislere doğru uzaklaşıyor.

 Ethem Sarısülük hakkında olan biten benim abartılarımdan azade bir şekilde böyle cereyan etmişti.

Peki gördüklerimi, gördüklerinizi görenler, nasıl oluyor da bu basit olay akışı yerine Ethem’in attığı iddia edilen 5 adet taşa, olayın öncesindeki gösterilerin başlangıcına, eylemcileri dağıtmak için kolluğun gayretlerine, olay sonrası sanık polisin 3 defada toplam 16 gün aldığı raporlara odaklanabiliyordu?

Ben bir hukukçuyum ve hukuku A.Ş.’ı tutuklamayan, A.Ş. hakkında olabilecek en lehe iddianameyi düzenleyen, bu iddianameyi bile ağır bulup iade eden diğer hukukçular kadar eğip bükmeyeceğim.

Ethem Sarısülük,  A.Ş. tarafından öldürülmüştür. Meşru müdafaanın koşulları açıktır: Bir tehlike olmalı, bu tehlike kişiye yönelmiş olmalı, tehlike ağır olmalı, bu tehlikeye bilerek sebep olunmamalıdır. Olayda linç tehlikesi yoktur. Doğrudan polise yönelen eylemler atılan taşlardan ibarettir. Polisin elindeki silahın tehlikesinden daha ağır bir tehlike olay mahallinde yoktur. İlk üç şartın polisin psikolojik durumu nedeniyle var olduğunu kabul etsek dahi Polis olan bitene agresif tutumu ve tek başına eylemcilere akın etmesi ile sebep olmuştur. Dolayısı ile meşru müdafaa söz konusu dahi değildir. Daha da dolayısı ile meşru müdafaa da sınırın aşılması da söz konusu değildir.

Bu öldürmenin derecesi ise bana göre en basit ihtimalde dahi olası kast ile insan öldürme suçudur. Olası kast kasten öldürmenin bir alt derecesidir. Suçun manevi unsuru olarak da tanımlanan bu dereceleri ağırdan hafife doğru kast, olası kast, bilinçli taksir ve taksir olarak sıralamaktayız.

Bunların anlamları olay özelinde örneklemelerle şöyledir:

1- Kast: A.Ş.’ın Ethem’e yada diğer insanlar üzerine ölümle sonuçlanması muhtemel bölgelere öldürme amacı ile ateş etmesi ve ölümün gerçekleşmesidir.

2- Olası kast: A.Ş.’ın Ethem’e yahut diğer insanlar üzerine ölümle sonuçlanması muhtemel bölgelerine öldürmeyi amaçlamamasına karşın öldürmeyi de göze alarak ateş etmesi ve ölümün gerçekleşmesidir.

3- Bilinçli taksir:  A.Ş.’ın Ethem’e yahut diğer insanlar üzerine ölümle sonuçlanması muhtemel olmayan bölgelerine ateş etmesi ancak ölümün gerçekleşmesidir.

4- Taksir: A.Ş.’ın Ethem’e yada diğer insanlara doğru değil de havaya ateş etmesi, ölümle sonuçlanacak bir eylemi amaçlamamasına karşın ölümün gerçekleşmesidir.

Ahmet Ş. isimli polis kalabalık içine dalar, kendisini sinirlendiren göstericinin yüzüne doğru tekme sallar, canını yakan bir eylem ile karşı karşıya kalınca silahına davranır, eylemcilere bakar pozisyonda silahını çeker, havaya iki el ateş eder, üçüncü yani silahını yatay pozisyonda ateşlediğinde ise birisini vurabileceğini öngörür ve yine de ateşler. Belki öldürmek istemez ama ateş eder ve birilerinin ölebileceğini bilir ve tüm bunlara rağmen ateş eder. Ethem Sarısülük böyle öldürülür. A.Ş.’a yüklenmesi gereken kast derecesi yasa ile tanımlandığı üzere olası kast olmalıdır! Aynı durum insanlara doğrudan hedef alıp gaz kapsülü ateşleyenler için de geçerlidir. Bunların hepsi izinsiz şartsız şurtsuz yargılanmalı, polislikten el çektirilmelidir.

Kalkınma politikalarına çevreyi feda eden mevcut iktidar, iktidarını koruma politikalarına adaleti feda etmekten vazgeçmelidir.