Gündemimiz uzun zamandır referandum ve onun çevresinde dönen maddeler, değişimler ve ‘çiler, ‘cılar, ‘çular… Neyse ki 11 Eylül günü bu dayatılmış gündemden kafasını kaldırabilme, “Aslında bizim başka mevzularımız da vardı peşinden koşmamız gereken.” diyebilme şansına erişenler oldu. Adalar Belediyesi, Hrant Dink’in adını Kınalıada’daki bir çocuk parkına verdi. Açılışın referandumdan hemen bir gün önce yapılmasını pek de tesadüf olarak nitelendiremeyiz. Adalar belediyesinin “CHP’nin” olduğu malum, adalarda yaşayan özellikle Ermeni ve diğer cemaatlerin de referandumda “Evet” yönünde tavır aldıkları da. Madem mevzu yeniden geldi referanduma dayandı, o zaman mecburen 12 Eylül referandumundan çıkan anayasanın Hrant Dink ve benzeri diğer davalar için olumlu bir katkısı olması yönündeki dileklerimizi paylaşalım.

*** 

Aslında “Hrant Dink” adı bir yere ilk defa verilmiyor. Geçtiğimiz 19 Ocak’ta Barış İçin Sanat Girişimi (BİSG), Agos gazetesinin binasının hemen karşısında bulunan Ergenekon Caddesi tabelasını “Hrant Dink Caddesi” ile değiştirmiş ve bir günden kısa süre için bile olsa bir yere Hrant Dink’in adı fiilen verilmişti. Bu eylemle birlikte imza kampanyası ve resmi başvuru da yapılmıştı.

Radikal gazetesinde 10 Eylül’de çıkan habere göre Adalar Belediyesi aslında başka bir yere Hrant Dink adını vermek istemiş ama isim değişikliklerinin büyük şehir belediyesinin onayından geçmesi gerektiğinden hâlihazırda adı olmayan bir çocuk parkına verebilmişler bu ismi. Türkiye’de Türkçe olmayan yer isimlerinin nasıl da rahat değiştirilebildiğini düşündüğümüzde, Hrant Dink’in isminin nereye, neden ve nasıl verilebildiği ancak eğreti bir gülümse bırakabiliyor dudaklarımızda. (Yeri gelmişken küçük bir not düşülebilir: Belki BİSG devletin kullandığı yöntemi taklit etmek istemiştir bu konuda, onun gibi günün birinde tabelayı çakınca yer ismini değiştirebileceğini düşünmüştür. Ancak arkanda silahlı birlikler olmayınca yeni tabelayı korumak biraz zor galiba.)

***

Ne olursa olsun, Hrant Dink’in adının onun sevdiği bir mekandaki bir çocuk parkına resmen verilmiş olması son derece önemli. Hrant Dink’in ve mirasının sahiplenildiğinin, unutulmayacağının, görmezden gelinemeyeceğinin bir göstergesi. Aynı zamanda bunun gibi yeni yerlerin de açılacağının… Bunlar elbette güzel düşünceler ve temenniler, vicdanımızı ve içimizi rahatlatan. Ama ben kendi adıma Kınalıada’dan bir rahatlama ile dönemedim.

Törendeki konuşmasında Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu adaların farklı kimliklerin bir arada barış içinde yaşadığı yerler olduğunu vurguladı. Hrant Dink’in de insanlığın evrensel değerlerine sahip bir adalı olarak gelecek kuşaklar tarafından hatırlanmasının öneminden bahsetti. Hrant Dink Parkı’nda oynayan çocuklar Hrant Dink’in kim olduğunu merak edecekler, araştıracaklar ve onun savunduğu fikir ve değerlerin taşıyıcısı olacaklar; bu sebeple Hrant Dink isminin bir çocuk parkına verilmesinin özel bir anlamı da var belediye başkanına göre.

Böyle bir açılış töreninde bir belediye başkanından beklenen bir konuşma elbette. Ancak Adalar’ı biraz daha yakından tanıma şansına eriştiyseniz bir parça da kafa karıştırıcı. Dört adanın da birbirinden farklılaşan yapıları, anlam haritası ve geçmişleri var. Ama elbette ortaklaşan yanlar da var ki bu da Türkiye’de yaşanan ırkçılıktan, ayrımcılıktan ve gündelik hayata sirayet eden açık ve gizil şiddetten Adaların da çeşitli şekillerde nasibini almış (ve de alıyor) olması. “Eski adalı” birisiyle adada sohbet etme fırsatı yakalamışsanız “Burası eskiden…” ile başlayan pek çok hikâye dinlemişsinizdir. Bu hikâyelerin satır aralarına sıkışan diğer pek çok anı ise Türkiye’deki ırkçılık ve bunun gündelik hayattaki tezahürleri üstüne kafa yoranların gözünden kaçmaz. “Hrant Dink neden öldürüldü?”, “Neden Hrant Dink davası her şey bu kadar açıkken bir sonuca ulaşamıyor?” sorularını soruyorsanız kendinize ve belki de daha önemlisi, gönül rahatlığı ile “Evet, Türkiye’deki adalet sistemi sorunlu ama Hrant Dink’in katilleri halkın vicdanında mahkûm edildi” diyemiyorsanız, belediye başkanının yaptığı konuşmayı da kafanızda soru işaretleri ve derinden bir inançsızlıkla boğuşmadan dinleyemiyorsunuz demektir.

***

Ben bu tarz düşüncelerle bir yerden sonra belediye başkanının konuşmasını dinleyemezken Rakel Dink mikrofonu aldı ve her zamanki gibi çok yerinde bir konuşma yaptı. Söylediklerini Rakel Dink kadar güzel ifade edemeyeceğimden onun konuşmasından anladıklarımı ve ufkumu açan kısmını paylaşmak istiyorum: Bu parkta oynayacak çocuklar elbette Hrant Dink’i ve onun fikirlerini, ideallerini hatırlasınlar. Ama bundan da önemlisi Hrant Dink’e yapılan saldırıları, tehditleri hatırlasınlar. Irkçılığı ve ayrımcılığı ve bunlarla mücadele etmenin ne kadar önemli ve zor olduğunu hatırlasınlar. Rakel Dink Hrant Dink’i boşluktan dolaşan bir figür olmaktan ziyade Türkiye’nin sosyal ve siyasal bağlamında var olmuş ve sadece düşünen ya da farklı olan değil aynı zamanda mücadele eden, etten kemikten bir figür olarak hatırlanması gerektiğini söyledi kısaca.

Açılıştan bana geriye kalan Rakel Dink’in bu sözleri ve onun sözlerinden hareketle kendime yönelttiğim sorular oldu. Hrant Dink pakında oynayacak olan çocuklar ne hatırlayacaklar? Çözülmemiş bir davayı mı? Uzun “öldürülen aydınlar listesi”ndeki insanlardan bir diğerini mi? Yoksa Türkiye’deki bir değişimin başlangıcını mı? Davasının sahiplenilmesi, çözülmesi için oluşturulan baskıyı mı? Hrant Dink’i de öldüren zihniyete karşı verilen büyük toplumsal mücadeleyi mi? Gelecekte çocukların ne hatırlayacağı bugün bizlerin yaptıklarımıza ve de yapacaklarımıza bağlı.

Hrant Dink tek silahının samimiyeti olduğunu söylüyordu. “Hrant için Adalet için” demiş herkesin kendine dönmesi ve bunu söylerken ne kadar samimi olduğunu düşünmesi lazım. Tüm samimiyetimizle kendimize Hrant için, Türkiye’deki ırkçı ve faşist zihniyetin değişmesi için, barış için ne yaptığımızı ve yapabileceğimizi sormamız lazım. Hrant ve onun gibi öldürülen pek çok insanın verdiği mücadeleyi devam ettirmek için ne yaptığımızı kendimize sorduğumuzda belki içinde Hrantları hatırlamaya yer olan başka bir gelecek ve dünya da kurabiliriz.