2008 yılından bu yana, üçü Kaliforniya/ABD’de, biri São Paolo/Brezilya’da olmak üzere dört defa gerçekleşen Uluslararası Beden Müziği Festivali’nin beşincisi 9-14 Ekim 2012 tarihleri arasında Türkiye’nin ilk beden müziği topluluğu KeKeÇa’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşti.
9 Ekim Salı akşamı CRR’de gerçekleşen açılış gösterisi ile başlayan festival boyunca katıldığım etkinliklerin hemen hepsinde her yaştan izleyicinin yoğun ilgisini görmek sevindiriciydi. Ekim ayında bu kadar çok etkinlik, festival, gösteri ve konser arasında hele de Türkiye’de çok az bilinen beden müziği festivalinin ne derece takip edileceği konusunda şüphelerim vardı. Ancak daha ilk günden yüzlerce kişinin ilgisini ve heyecanını görünce şüphelerim boşa çıktı.
Bu yazıda hem beden müziğine bir giriş yapmaya hem de BGST Dansçıları olarak festivale nasıl hazırlandığımızı anlatmaya çalışacağım.
Beden müziği, bedenin enstrüman olarak kullanıldığı, eller ve ayakların vurmalı bir çalgıya dönüştüğü ve sesin de kullanılabildiği bir alan. Hal böyle olunca deneyselliğin, yeni buluşların ve doğaçlamanın çokça yer aldığı geniş bir alandan bahsediyor oluyoruz.
Beden Müziği şu ya da bu tarihte, şu ya da bu kişi tarafından oluşturulmuş bir tür değil elbette. İlk insandan bu yana sesin, müziğin, dansın, günlük hayatın ve ritüellerin içinde olduğunu biliyoruz. Bu alanda yapılmış çokça araştırma ve çalışma mevcut.[[dipnot1]] Beden müziği kendini tek bir kültür ya da formla da ilişkilendirmiyor. Onun yerine bütün kültürlerde, müzik ve dans türlerinden beslenen evrensel bir anlayışı benimsiyor. Birçok kültürün folk geleneklerine bakarsak da beden müziği örnekleri görmemiz mümkün. Bunlar arasında Endonezya’nın saman dansı, Etiyopya’dan armpit müziği (koltuk altı), flamenko adımları, Kelt dansları ve Türkiye’den de tulum horonlarını ve bazı halayları sayabiliriz.
Beden müziği sadece perküsyon çalan müzisyenler tarafından uygulanan bir tür de değil. Vokal, dans, ritim, step, tap dansı ve tiyatroyu kapsayan çok yönlü bir performans gerektiriyor. Sağlam ritim bilgisi, yaratıcılık ve bedenini tanımayla harika işler çıkarılabilecek bir yaratım alanı demek daha doğru olur.
Dünya çapında her geçen gün daha fazla yayılan beden müziği çalışmalarında özellikle birkaç topluluk öne çıkıyor. 5. Uluslararası Beden Müziği Festivali kapsamında da İstanbul’da izleme imkanı bulduğumuz bu topluluklar arasında Brezilya’dan Barbatuques, Fransa’dan Leela Petronio Hip Tap Project ve ABD’den Corposonic yer alıyor.
BGST’de Beden Müziği Çalışmaları
BGST Dansçıları olarak imkân, bağlam ve koşullar dâhilinde çeşitli sanatçılarla ortak çalışmalar içerisinde yer alıyoruz. Özellikle her yıl gerçekleştirdiğimiz Açıkhava gösterilerinde yerli/yabancı dans sanatçılarıyla yaptığımız çalışmaları sergileme olanağı buluyoruz. KeKeÇa ile Kardeş Türküler müzisyenleri 2011 Aralık ayından bu yana çeşitli beden müziği atölye çalışmalarında bulunuyorlar. BGST Dansçıları’nın bir kısmı ise 2008 yılında Keith Terry tarafından Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir beden müziği atölyesi neticesinde alanla tanışmıştı. Öte yandan son birkaç yıldır hazırladığımız dans-müzik sahnelerinde de vurmalı duyuşlu/perküsif beden kullanımlarına imkan sağlamaya başlamıştık. KeKeça ile olan tanışıklığımız ve festivalin İstanbul’da gerçekleşmesi neticesinde bir süredir beden müziğiyle olan bu ilişkilenmelerimiz bir üretime dönüştü. Öncelikle 2012 yazında hedefimiz KeKeÇa ve BGST ortak olarak bir sunum hazırlamaktı. Ancak hem Eylül ayındaki konser ve turne yoğunluklarımız hem de KeKeÇa’nın festivale yönelik organizasyonel yoğunlukları ortak çalışmayı güçleştirdi. Bunun yerine Eylül ayının ortasından itibaren yaklaşık üç haftalık bir çalışma neticesinde BGST Dansçıları olarak ayrı bir sahne hazırlamaya ve 12 Ekim Cuma akşamı İtalyan Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek olan “Gelenekten Çağdaşa” bölümünde sergilemeye karar verdik.
Festivalin en ilginç etkinliklerinden biri olan ve bizim de sahne aldığımız “Gelenekten Çağdaşa” bölümünde Türkiye’den Ahmet ve Hasibe Can ile Kuzey Yunanistan’dan Kantu Korpu, ABD’den Evie Ladin, Kanadalı dansçı Sandy Silva ve Brezilya’dan Fernando Barba ve Stenio Mendes sahne alacak ve sanatçılara hikâyeleriyle Ayşe Akarsu eşlik edecekti.
Mirkut ve Helesa Sahneleri
Sahneyi hazırlarken öncelikli çıkış noktamız geleneksel danslar oldu. Mirkut sahnesi Kardeş Türküler projesinde yer alan ve uzun süredir BGST Dansçıları’nın repertuvarında olan bir iş sahnesi. Dans koreografisi, sabah güneşin doğmasıyla başlayıp gün batımına kadar devam eden bir işi anlatıyor: İş çağrısıyla insanlar yavaş yavaş toplanmaya ve çalışmaya başlarlar; ardından tohum serpme, buğday savurma ya da toprak eşme, dinlenme, biçer-döver vb. eylemlerinden hareketle kurulan iş epizotlarıyla çalışmaya devam ederler; halayla birlikte işe ara verirler ya da hasatı kutlar/kutsarlar; son bir yoğun çalışma epizodundan sonra gün bitimiyle birlikte işi sonlandırırlar.[[dipnot2]]
Mirkut sahnesinde öncelikli olarak sahnenin dans koreografisi içerisinde nerelerde ve nasıl ritimler oluşturabileceğimizi inceledik. Müzisyenlerle yaptığımız gösterilerde dansçılar zaten şarkıyı söylüyor, ya da seslerini ve nefeslerini danslarına dâhil ediyorlardı ancak bu başlı başına sahneyi taşıyan bir unsur değildi. Bu sesler daha çok bir arada dans etmenin, iş yapmanın ve eğlenmenin gücünü artıracak ve iç aksiyonu besleyecek şekillerde kullanılıyordu. İlk çalışmalarımızda duyuşu ve akışı düzenlemek adına belli bir kompozisyon kurmaya yoğunlaştık. Sahnede üç kişiydik ve hem ortak hem de ayrı ayrı ne gibi sesler kullandığımızı belirledik. Bunları belirlerken hareketin görsel analizlerinin yanında duyuşsal analizlerini de yapmamız gerekiyordu. Çıkış noktamız “ses çıkarmak” yerine “hareket etmek ve oluşan hareketten çıkan sesle sahneyi kurmak” olunca belli hareketlerden vazgeçmemiz kaçınılmaz oldu. Hem Mirkut hem de Helesa sahnelerinde esas amacımız hem müzik yapan hem de dans eden ve birini diğerinin önüne çıkarmaya çalışmayan oyuncular olmaktı.
Beden Müziği çalışmalarımız sırasında Mirkut’un tüm sahne akışını almak yerine özellikle iş bölümünü almayı ve eğlence kısmına ise Helesa sahnesini eklemeyi kararlaştırdık. Böylece 4/4 olan tek bir ritim/duyuş akışı yerine daha zengin ve çeşitli duyuşların olduğu bir sahne akışı kurabilecektik. Ayrıca 5/8 ve 7/8 aksak ritimlerle geleneksel dansların bir arada sunumu festivalin diğer sunumlarının yanında farklı bir zenginlik katabilecekti.
Helesa sahnesi ise iş sonrası eğlenceyi anlatan ve Papilat horonu ile 5/8 ritimleri temel alan bir sahne.
İşlerini bitiren insanlar topluca eğlenir ve keyifle türkü söylerler. Ardından sırayla öne çıkarak solo danslar yaparak eğlenceyi sonlandırırlar. Doğu Karadeniz horon ve eğlence geleneklerinde çokça yer alan atma türkü geleneğinden bir örneğin de yer aldığı sahne, Papilat horonunun dansı, 5/8 ve 7/8 aksak ritim çeşitlemelerinden oluşmaktadır
5. Beden Müziği Festivali kapsamında sergilediğimiz Mirkut-Helesa sahnesi BGST Dansçıları açısından ilk defa beden müziği alanında gerçekleştirdiğimiz bir çalışmanın ürünüydü. Mütevazı hedeflerle hazırladığımız sahne sonrası gelen eleştiriler geleneksel dans ve müzikten beslenmenin ve hareket odaklı duyuş çalışmasın yapmanın beden müziği alanında farklı bir açılım sağlayabileceği yönünde oldu. Ayrıca henüz yeni yeni başladığımız beden müziği çalışmalarının yeni atölyeler ve çalışmalarla zenginleşmesi önemli. Çeşitli beden, el, kol ve vokal kullanımlarını inceleyerek üretimlerde farklı yorumlamalara imkân sunmamız gerekiyor. Bu açıdan bu sahne çalışmamızı bir sürecin sonunda gerçekleşmiş üretim olarak değil yeni bir başlangıç olarak görüyoruz.